İkinci
beylikler devri olarak adlandırılan dönemde Osmanoğullarının
palazlanmasından evvel Batı Anadolunun en güçlü beyliği Germiyanoğulları
idi ve diğer bir kudretli beylik olan Karamanoğulları ile sürekli bir
rekabet ve çatışma halindeydiler. Saruhan, Aydın ve Karesioğulları
önceleri hep Germiyan beyine tabi idiler. Bugün haklarında halen Mustafa
Çetin Varlık Hocamızın araştırıp
meydana koyduğu kadarını bildiğimiz Germiyanoğullarının sadece iki
beyinin mezarı bilinmektedir. Bunlar son iki bey olan Süleyman Şah
Çelebi ve oğlu, ömrü maceralarla geçmiş II. Yakup Çelebi'dir.
Süleyman Şah, beyliğin gücünün iyiden iyiye zayıfladığı ve Karamanoğulları baskısı karşısında çaresiz kaldığı dönemde Osmanoğulları ile dünür olmuş, Hüdavendigar merhumun oğlu, Yıldırım diye anılacak büyük kumandanlarımızdan Bayezid'a kızı Devlet Hatun'u vermiştir. Tabi meşhur çeyiz bahsi şeklinde aktarılan fakat aslında beyliğin konumunu korumaktan ibaret olduğunu düşündüğüm Kütahya ve havalisini Osmanoğullarına bırakma hadisesi gerçekleşmiş, yeni damat Kütahya'ya vali olarak gelmiştir. Şah Çelebi, elini eteğini çektiği dünyaya Kula'da gözlerini yummuş ve orada defnedilmiştir. Türbesi günümüzde halen ayaktadır. Yakın zaman önce restore edilmiştir. Gelelim biz Yakup Çelebi'ye. Yakup bunu sindirebilir mi? Hayır elbette! Sürekli başkenti Kütahya'yı geri almak, tahtına taht şehrinde oturmak için fırsat kollamıştır. Hatta can dostu Hisar Bey ile İpsala zindanlarına dahi atılmış, çürümekten kaçarak kurtulmuştur. Bu kaçışın sonunda diğer bazı beyler gibi o da soluğu Emir Timur'un gölgesinde almış tabi. Bizatihi Ankara Harbinde eniştesi Bayezid'e karşı cenkte bulunmuştur. Siyasi bir evlilik sonuçta, eniştesini kendi tahtından daha fazla sevmesini kimse bekleyemez. Yıldırım'ın ordularında kendisine sırt çevirenler arasında Yakup Çelebi'yi karşı cephede gören Germiyan askerleri de vardır. Hatta kuvvetli rivayetlerden biri oldur ki, şehzadeleri ve valileri kaçtığından az miktar sadık adamıyla cenk meydanında kalan, buna rağmen kaçmayı ilk etapta düşünmeyen Koca Yıldırım'ı çarpışırken tanıyıp, "Be hey bu Osmanlı sultanıdır. Ne durursunuz? Ele getürün", diyerek hedef gösterip yakalatan yine Yakup Çelebi'dir. Timur ve ordularıyla Kütahya'ya gelen Yakup Çelebi, burada Timur'un Ankara zaferinin ana kutlamasına da ev sahipliği yapmıştır. Osmanlı taht mücadelerinde taraf olmuştur. Kendi tahtına da yeniden kavuşan Yakup Çelebi uzun yıllar hüküm sürmüş ve sonradan Osmanoğulları ile gayet iyi ilişkiler kurmuştur.
Sultan II. Murat devrinde Edirne'ye çağrılan ve şanına yaraşır şekilde karşılanıp ağırlanan Yakup Çelebi'nin bu seyahat sonunda beyliğini Osmanlı'ya miras bıraktığı söylenir. Osmanlı sultanı II. Murat, hem Yakup Çelebi'yi hem de eşi Paşa Kerime Hatun'u çok severmiş. Yakup Çelebi uğruna canı pahasına mücadele verdiği Kütahya'da gözlerini kapatmış ve külliyesi içindeki imarete bitişik türbesine defnedilmiştir. Fotoğraf bu kabre aittir. Yalnız burada bir mezar daha vardır. O da çini sanduka ile pencere arasındaki alanda olup artık sandukası bulunmayan Paşa Kerime Hatun'a aittir. Anadolu'daki ilk Türkçe kitabeler Yakup Çelebi devrine aittir. Taş Vakfiyesi başlıbaşına bir araştırma konusudur. Anadolu'nun zorlu zamanlarında Kütahya'yı Türkçe merkezi, sanat merkezi, bilim merkezi yapan Germiyanoğullarının dönemi Kütahya'nın geçirdiği en müreffeh dönemlerdir. Cümlesine rahmet olsun.
Süleyman Şah, beyliğin gücünün iyiden iyiye zayıfladığı ve Karamanoğulları baskısı karşısında çaresiz kaldığı dönemde Osmanoğulları ile dünür olmuş, Hüdavendigar merhumun oğlu, Yıldırım diye anılacak büyük kumandanlarımızdan Bayezid'a kızı Devlet Hatun'u vermiştir. Tabi meşhur çeyiz bahsi şeklinde aktarılan fakat aslında beyliğin konumunu korumaktan ibaret olduğunu düşündüğüm Kütahya ve havalisini Osmanoğullarına bırakma hadisesi gerçekleşmiş, yeni damat Kütahya'ya vali olarak gelmiştir. Şah Çelebi, elini eteğini çektiği dünyaya Kula'da gözlerini yummuş ve orada defnedilmiştir. Türbesi günümüzde halen ayaktadır. Yakın zaman önce restore edilmiştir. Gelelim biz Yakup Çelebi'ye. Yakup bunu sindirebilir mi? Hayır elbette! Sürekli başkenti Kütahya'yı geri almak, tahtına taht şehrinde oturmak için fırsat kollamıştır. Hatta can dostu Hisar Bey ile İpsala zindanlarına dahi atılmış, çürümekten kaçarak kurtulmuştur. Bu kaçışın sonunda diğer bazı beyler gibi o da soluğu Emir Timur'un gölgesinde almış tabi. Bizatihi Ankara Harbinde eniştesi Bayezid'e karşı cenkte bulunmuştur. Siyasi bir evlilik sonuçta, eniştesini kendi tahtından daha fazla sevmesini kimse bekleyemez. Yıldırım'ın ordularında kendisine sırt çevirenler arasında Yakup Çelebi'yi karşı cephede gören Germiyan askerleri de vardır. Hatta kuvvetli rivayetlerden biri oldur ki, şehzadeleri ve valileri kaçtığından az miktar sadık adamıyla cenk meydanında kalan, buna rağmen kaçmayı ilk etapta düşünmeyen Koca Yıldırım'ı çarpışırken tanıyıp, "Be hey bu Osmanlı sultanıdır. Ne durursunuz? Ele getürün", diyerek hedef gösterip yakalatan yine Yakup Çelebi'dir. Timur ve ordularıyla Kütahya'ya gelen Yakup Çelebi, burada Timur'un Ankara zaferinin ana kutlamasına da ev sahipliği yapmıştır. Osmanlı taht mücadelerinde taraf olmuştur. Kendi tahtına da yeniden kavuşan Yakup Çelebi uzun yıllar hüküm sürmüş ve sonradan Osmanoğulları ile gayet iyi ilişkiler kurmuştur.
Sultan II. Murat devrinde Edirne'ye çağrılan ve şanına yaraşır şekilde karşılanıp ağırlanan Yakup Çelebi'nin bu seyahat sonunda beyliğini Osmanlı'ya miras bıraktığı söylenir. Osmanlı sultanı II. Murat, hem Yakup Çelebi'yi hem de eşi Paşa Kerime Hatun'u çok severmiş. Yakup Çelebi uğruna canı pahasına mücadele verdiği Kütahya'da gözlerini kapatmış ve külliyesi içindeki imarete bitişik türbesine defnedilmiştir. Fotoğraf bu kabre aittir. Yalnız burada bir mezar daha vardır. O da çini sanduka ile pencere arasındaki alanda olup artık sandukası bulunmayan Paşa Kerime Hatun'a aittir. Anadolu'daki ilk Türkçe kitabeler Yakup Çelebi devrine aittir. Taş Vakfiyesi başlıbaşına bir araştırma konusudur. Anadolu'nun zorlu zamanlarında Kütahya'yı Türkçe merkezi, sanat merkezi, bilim merkezi yapan Germiyanoğullarının dönemi Kütahya'nın geçirdiği en müreffeh dönemlerdir. Cümlesine rahmet olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder