22 Eylül 2017 Cuma

Eski Mebuslarımızdan Hocazâde Rasih Efendi Üzerine Derlediklerim

Hocazâde Rasih Efendi
Öncelikle Hocazadelerin Kütahya’nın söz sahibi ailelerinden birisi olduğunu belirtmekte fayda var. Tam adı Mehmed Rasih Efendi’dir. Eşraftan olan Hocazade Rasih Efendi hakkında karşımıza en fazla Kütahya aşar mültezimliği ve bu görevden kaynaklanan şikâyetler, faaliyetler ve ödeme problemleri vs. hakkında belgeler çıkmaktadır. 1903 senesinde mahkûm edilip 1904’te aff-ı şahaneye uğradığı yine belgelerden görülmektedir. Lakin bu arada ikinci bir tutukluk hali kaydı daha bulanmakta ve sebebinin bir çeşme meselesi olduğu yazılmaktadır. Meşrutiyetin yeniden ilanı üzerine yapılan nümayişlerde halkı, kendisini sevmediği Fuad Paşa aleyhinde harekete geçirmeyi başarmış ve herhangi bir emir vs. bulunmaksızın İTC mensuplarıyla birlikte Paşa’yı makamından kaldırmışlar ve şehirden ayrılmaya mecbur etmişlerdir. 1909’da Kütahya mebusu seçilmiş fakat istifasına mebni yerine Zeytunzâde Hasan Tahsin Efendi mebus olmuştur. Arşivlerde memurların tebdil edilmeleri talepleri hakkında kayıtları vardır. Yine 1909’da bu sebeplerden olsa gerek hükümet memurlarını iğfal ettiği ve mutasarrıfları sürdürdüğü gerekçesiyle Hoca zade Rasih Efendi ve avenesinin tedip edilmesi istenmiştir. Arşivde ayrıca mebusluğa adaylığı koyması üzerine kendisinin kötü ahlak sahibi olduğu yönünde merkeze bir yazı yazılmış olması dikkat çekicidir. Bilahare tekrar Kütahya mebusu seçilmiştir. Bu mebuslukların ilki İTC, ikincisi ise HİF’ndandır. Ermeni kaynaklı yazılarda tehcir olayında mutasarrıf Faik Ali Bey ile birlikte tehcire karşı çıkan yerel eşraf arasında Hoca zade Rasih Efendi de sayılır. Yunan işgali sırasında oğlu İbrahim Efendi, Kütahya mutasarrıflığı yapmıştır ve bu gerekçeyle 150’likler içine dâhil edilmiştir. Ayrıca Yunan işgali sırasında aileye ait konak harekât merkezi olarak kullanılmış ve meşhur savaş konseyi de burada toplanmıştır. Bu konudaki görüşlerimizi bir evvelki konuda verdiğimizden tekrar etmiyorum. Aileye yönelik detaylı bir araştırma son dönemin bu sürekli göz önünde olan ailesi hakkında karanlıkta kalmış gerçekleri ortaya koyacaktır. Bu aynı zamandan Kütahya için de faydalı bir çalışma olmaya adaydır. Zira ilgili yıllar hem milli bir mücadelenin verildiği, bunun yanında yerel güç davalarının da güdüldüğü ve ayrıca siyasi emellerin girift bir hal aldığı dönemlerdir.

1919 senesinde Kütahya’ya sürülen Ahmet Emin Yalman anılarında Hocazade Rasih Efendi hakkında şunları söylüyor;
“Milli Kongre kurucusu göz doktoru Prof. Esat Paşa, 12 Haziran'da Kütahya'ya sürüldü. İstanbul Askeri Kumandanlığı onu da sürmeye vasıta olmamış, bir müddet serbest bırakılmıştı. Yine Mehmed Ali Bey'in mesuliyeti üzerine alması suretiyle neticede sürüldü. O da, İaşe Müfettişi sıfatıyla Kütahya'ya gelen Gaziantepli Şair İshak Bey de eski İttihatçılardan ve memleketçilerden mürekkep olan milliyetçi cepheye bir kat daha kuvvet verdiler. Bunun karşısında gayet kurnaz ve becerikli bir adam olan Hocazade Rasih Efendi'nin tarafı çok zayıf kaldı. Daima iktidarla yürüyen ve işlerini yürüten Rasih Efendi, ilk defa olarak yanlış bir hesap yapmış, gözle görülen ihtimalleri hesaplayarak Padişah'ın, Hürriyet ve İtilafın ve İngilizlerin tarafını tutmuştu. Fakat bizim kuvvetimiz karşısında bu arada bizimle de hoş geçinmeyi doğru bulmuştu. Bir sabah beni kaymak kahvaltısına çağırdı. Evinin sofasında kaymağa ilave olarak zengin bir kahvaltı sofrası hazırlanmıştı. Baş başa idik. Kendisine dedim ki:

‘Belediye Başkanı Germiyanoğlu Ali Bey'den duydum. Bir seçim de sandıktan seçmen sayısından fazla pusula çıkmış. Ali Bey 'Bu ne?' diye size sormuş. Siz de 'Olağandır' demişsiniz. Bu doğru mu?’

Gülerek cevap verdi:

‘Canım, böyle şeyler olağan değil mi? İnsan hali bu. . . ‘

Nüfuz düşkünü mahalli eşraf ve derebeyi tipini yakından etüt etmek suretiyle hoş bir sabah geçirdim. Rasih Efendi, bir hayli hikâye bilen hoşsohbet bir adamdı. Memleketin haline ve politika işlerine dair giriştiğimiz münakaşada konuya uygun hikâyelerle ve tekerlemelerle işin içinden ustaca sıyrılmasını biliyordu, ele avuca sığmıyordu. Kendi yolunu gözüne kestirmişti. Fakat hesabı yanlış çıktı. Yunan işgali zamanında etrafını saran bir nefret ve tiksinti havası içinde can verdi. İki oğlu da yüz ellilikler listesine girdi ve vatanı terk etmek zorunda kaldılar.”

Burada kastedilen ikinci oğlu kimdir bilemiyorum. 150’likler listesine dâhil edilen oğlu Hoca Rasih zade İbrahim Bey hakkında daha evvel birkaç şey yazmıştık. Kütahya’da vefat eden Hocazade Rasih Efendi’nin kabrinin Sultanbağı mezarlığında olduğunu işitmiştim. Fakat kendisi hakkında çalışma yapan bir dostumuz aileden bireylerin kabirlerini bulabilmiş olmasına rağmen Hocazade Rasih Bey’in kabrini henüz tespit edebilmiş değildir.

Rasih Efendi'nin Yaptırdığı Hürriyet Çeşmesi
Rasih Efendi’nin yaptırdığı Hürriyet Çeşmesi’nin kitabesi şöyledir;

Var ola Şâh-ı Cihân-ı âdil zeh-i kuds sıfat
Sâye-i şahânesinin mülkü âbâdan olub
Abd-i memlukleri Hocazâde akıtdı bu çeşmeyi
Âfitâb-ı refetinden rûşen oldu şeş cihât
Görmemiş zât-ı gibi hakanı çeşm-i kâinat
Yapdı nâm-ı akdesine etti edâ-i vâcibât
Yazdı Rıfat mahlas cevher gibi tarihini
Akdı işbu çeşmeden sâfi sular aynü’l-hayât
Sene 1325 (1908)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder