21 Mayıs 2018 Pazartesi

Kobak Dibi Çeşmesi Kitabesinin Hazin Hali

Çeşmenin Genel Görünümü.
Daha evvel genel durumunu paylaştığımız (yukarıda) Kobakdibi Çeşmesi hakkında bir vesileyle kitabe çalışması yapmak istedik. Üzerine çirkin bir biçimde ve asıl hüviyetinden uzak "Fuat Paşa Mahallesi Çeşmesi" yazılmış olsa da çeşmenin asıl adı bilindiği üzere Kobakdibi Çeşmesi'dir. Adnan Menderes Bulvarı üzerinde ve Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nün karşı çaprazında, yani adını aldığı Kobak Caddesi'nin nihayetinin tam karşısındadır.

Kitabenin 1 ve 3. kartuşu.
Kitabenin 2 ve 4. kartuşu.
Mevcut çalışmaların ünlülerine bakıldığında, çeşmeden bazılarında söz edildiğini, bazılarında ise adının geçmediğini görüyoruz. Halbuki üzerinde dört kartuş içinde kitabesi bulunan bu çeşmenin bir şekilde kayıtlara geçmiş olması gerekirdi. Ne yazık ki üstünkörü çeşmeden bahseden çalışmalarda da kitabesini okuma zahmetine girişilmemiştir. Şimdi mi? Şimdi sonuç şu: Kitabe metninde yer alan harflerin kendileri ve birleşim yerleri zamanla kırılarak düşmüş, bazı noktalar tamamen silinmiş ve ne yazık ki bu tarihi çeşmeye ait kitabe bir iki kelimesi dışında artık tamamen okunamaz hale gelmiş. Zaten modern(!) dokunuşlar ile asıl hüviyetinden iyice uzaklaştırılmış çeşmenin geriye kalan yegane değerli şeyi olan kitabesi de elimizden böylece kayıp gitmiş sözün özü. Yazık!

Okuyabildiğimiz kısmı yalnızca şunlardır;

1 - Yapınca ..(Kara?) oğlu Hacı Mehmed bu ....
2 - ...........................................................
3 - ........... bu beyti .................. etti .........
4 - ...........................................................

Kitabenin Genel Görünümü.
Pek çok il tarafından gönüllü ve yetkin teşekküllerce yahut üniversiteler veya diğer kamu kurumları aracılığıyla il kültür envanterleri tamamlanmış, tarihi değeri olan, kitabesi bulunan ve kültür mirası olarak değerlendirilen her bir eser kayıt altına alınıp yayınları yapılmıştır. Peki Kütahya'da? Şişş! Aman ses etmeyin. Kimin umurunda bu şehrin eserleri?! "Şehzadeler Şehri" sloganına devam, eserler yok olsa da olur.

Saygılar...
21.05.2018

18 Mayıs 2018 Cuma

Hamamcı Hacı Hüseyin Ağa Çeşmesi

Hamamcı Hacı Hüseyin Ağa Çeşmesi
Eski hükümet konağı civarında, Zeryen Sokak ve Mahvel Sokak'ın kesiştiği yerde artık bir binanın parçası gibi görülen bir çeşme vardır. 255 yıllık bu çeşme Kütahya'nın kitabeli çeşmelerinden olmakla birlikte dönem mimarisini yansıtan ve aynı dönem ilimiz diğer örneklerine oldukça benzeyen kemerli bir mimari örneğidir. Kemer tipi ve bu kemeri taşıyan ayaklar geçenlerde paylaştığımız ve kemeri değilse de son derece buna benzer kemer ayakları duran Divan çavuşu Abdurrahman Ağa'nın çeşmesini andırır. Çeşme miladi 1763/64'te Hamamcı Hacı Hüseyin Ağa tarafından yaptırılmış. Kitabedeki son satırından çeşmenin H. 1177'de ilk defa yaptırıldığı fakat sonradan tamir edildiği anlaşılmaktadır. Çeşmenin kitabesi şudur;

Mâşâallah
Bârekellah kıldı hayrât Hamamcı Hacı Hüseyin Ağa
Cihânı kıbleye karşı bî-misâl çeşme-i bahâ
Âb-ı revân zemzem içenlere âb-ı hayât ola
Bin yüz yetmiş yedi senesi bünyâd-ı târihi evvelâ (M. 1763/1764)

Saygılar...

18.05.2018

10 Mayıs 2018 Perşembe

Keçecizade İzzet Molla Dahi Yerde Kalır Bu Şehirde!


Divan şiirinin son büyük üstadı olarak gösterilen Keçecizade İzzet Molla'nın, ki Sadrazam Fuad Paşa'nın babasıdır, Kütahya'da sürgün iken Mevlevihanenin tamir faaliyetleri yanında sonraki yıllarda bir de çeşme yaptıran ve II. Mahmut üzerindeki nüfuzu ile tanınan meşhur Halet Efendi'nin çeşmesine düşürdüğü iki tarihten kitabe olarak kazınanının, tabi çeşme ortadan kaldırılmış olduğu halde, bugün çini müzesi bahçesinde duvara dayalı olarak öylece durduğunu biliyor muydunuz?

"İzzetâ söyledim ebnâ-yı sebîle târih
Çeşme-i Halet Efendi'den al iç ayn-i zülâl
1230" (M.1814/15)

Muhtemelen hayır! Fakat üzülmeyin, bu detayları zaten çok yüksek ihtimalle müze görevlileri ve diğer yetkililer de bilmiyor. Bu alanda sergilenen taşlar, Çini Müzesinin değil, Müze Müdürlüğünün envanterine kayıtlı. Malumunuz Müze Müdürlüğü de aynı bahçede yer alıyor. Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü de var tabi üst kurum olarak fakat ayıp en başta müzeye ait. Sonra ilgili müdürlük ve tabi bu kitabeleri çalışmayan üniversitemiz ve akademisyenlerimiz gelir. Keçecizade'nin bir de torununun mezar taşı var aynı alanda fakat o da başka bir bahis. [Bu arada kırılan Mustafa Necib Paşa'nın mezar taşı tamir edilmiş nihayet. Bundan sebep teşekkür ederim emeği geçenlere.]

Kütahya gibi divan şiirinin kuruluş ocağı, Anadolu'nun ilk Türkçe kitabelerinin sahibi olan beyliğin merkezi ve Şeyhî'nin memleti bir kentte, o yüksek kültürden eser kalmadıktan sonra İzzet Molla'nın kitabesi yerde kalmış çok mu?! Fazlaca birşey yazmayacağım bu hususta. İki çift laf söyleyip İzzet Molla'nın diğer düşürdüğü tarihi de söyleyip konuyu bitireceğim. Takdiri de size bırakacağım.

Kütahya Müzesinin envanterinde onlarca kitabeli taş var. Bunlar yıllardır domino taşı gibi ilgili alanda dururlar. Geçtiğimiz yıl müzemiz her ne kadar içi yanlışlarla dolu olup bu sebepten kaynak değeri ortadan kalkmış olsa da bir işe kalkışıp bu taşların büyük kısmını yayınladı. Büyük kısmını diyorum çünkü yayın döneminde burada olup da artık ne sebepten olduğunu bilemediğim şekilde bu yayına girmemiş taşlar var. Bu kitabe de onlardan biri. Müzemiz iyi-kötü nihayet üstüne düşeni yapıp bu taşların tanıtımını yapmış oldu. Peki muhatapları bundan vazife çıkardı mı? Cevap net: Hayır! Hala bir çalışma göremedik zira. Oysa ne bilgiler var bu şehirde, ne detaylar...
Çeşme, tarih itibariyle Halet Efendi'nin sürgünlüğünden sonra yapılmış olmalıdır. Zira düşürülen hicri 1230 tarihi, miladi olarak 1814/15'e denk gelmektedir. Halet Efendi'nin Kütahya sürgünü ise 1808-1809 arasında 1 yıllık bir süredir. Keşke o döneme dair elimizde yerel bir kaynak metin olsa resmi evrak haricinde. Acaba Halet Efendi burayı da karıştırmış mıdır? Kim bilir... Belki!

İzzet Molla'nın bu kitabeden ayrı, aynı çeşme için düşürdüğü ikinci tarih ise şudur:

"Eyleyüb işrâb bânisin dedim târihini
Âb-ı dilcû çeşme-i Halet-fezâ oldu revân
1230" (M.1814/15)

Son olarak Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisinden İzzet Molla ve Halet Efendi maddelerinin linklerini de aşağıya bırakıyorum. Merak edenler için doyurucu bilgiyi havidir.

Keçecizade İzzet Molla için:

Halet Efendi için:

Saygılar... 

Kütahya - Meydan Mahallesi Arslan Bey Camii

Kütahya - Meydan Mahallesi'nde bulunan Arslan Bey Camii'nin restorasyon sonrası hali.
Daha evvelden küçük bir haziresi de bulunan bu caminin mezar taşlarının istinat duvarında kullanılmış olduğu iddia edilmişti. Bu hazirenin eski şadırvan alanı civarında olduğu aktarılmaktaydı. Restorasyonda bu taşlardan herhangi bir iz bulunamadı sanırım. Zira ortada ne taş ne de hazire izi var. 

Eski Şadırvan Alanı
Merdivenli bir alan oluşturulmuş eski şadırvan bölgesine. Şadırvanlar ise diğer cepheye alınmış. Açılış günü Sayın Hüraata'nın söyledikleri bazı noktalarda çelişti kanaatindeyim. Yeniden ilave yapı vs şeklinde açıklamalarda bulunmuştu ki geriye dönük paylaşımlara (https://www.facebook.com/ktkp43) baktığınızda ilgili videoyu görürsünüz. Cami şu haliyle son derece şirin ve de tarihi görüntüyü veriyor kanaatindeyim. Bilmem mahalleli ve sizler ne düşünürsünüz? 


Bu arada kaçımız biliyor acaba bu caminin bânisi Bicar oğlu Arslan Bey'in türbesi Tavşanlı Ulu Camii bahçesindedir.

İbrahim Edhem Bey Yahut Nâm-ı Diğer Molla Bey

Koca Müftü Es’seyyid Abdurrahman Efendi’nin oğludur. Aslen Andız Köyü’nden olan aile gelip Kütahya’ya yerleşmiştir. Dedesi Osman Efendi, Kütahya müftülüğü yapmıştır. Abdurrahman Efendi, babası tarafından yetiştirilmiş ve babası gibi Kütahya müftülüğünde bulunmuştur. Uzun süre müftülük yaptığından “Koca Müftü” lakabını almıştır. İbrahim Edhem Bey, işte bu Abdurrahman Efendi’nin oğludur. Abdurrahman Efendi, 1832’de vefat etmiştir. (Hamza Güner’e göre 1843’te vefat etmiştir.) İbrahim Edhem Bey, babasının nüfuzu sayesinde Kapıcıbaşı rütbesi almış, daha sonra da Hüdavendigar Valisi Dilaver Paşa’nın iltimasıyla memlekete yaptığı hayırlı işlere mükâfaten 1842’de İstabl-ı Amire müdürlüğü payesini elde etmiştir. Kilisli Münib Paşa’nın yerine 1845’te Kütahya kaymakamı olmuştur. 1847 senesinde yerine Osman Seyfi Bey getirilmiştir. 1849’da halka faizle para verdiği gerekçesiyle Trabzon’a sürülmüş, sonradan affedilerek memleketine geri dönmüştür. 1855’te Molla Bey Külliyesi’ni yaptırmıştır. 1858’de vefat etmiştir. Kızından torunları mevcuttur. Kendi ve ailesinin kabirleri külliyesi içindeki hazire alanında olup ekte paylaştığımız kabir İbrahim Edhem Bey’e aittir. Vefatında özel kasasından 2 milyon 888 bin 822 kuruş değerinde altın ve gümüş parası çıkmıştır. (Kaynak: Uzunçarşılı, Kütahya Şehri; Güner, Aksu Dergisi)

Mezar kitabesindeki metin şudur;
1- Hüve’l-Bâkî
2- Dilerim bakmaya Rabbim yüzümün karasına
3- Merhem-i şefkat (v)ura ma’siyetim yarasına
4- Kereminden ne kadar mücrim isem kesmem ümit
5- Giremez kimse efendiyle kulun arasına
6- Kütahiyye eşrâf-ı hanedân-ı kadiminden
7- Ve İstabl-ı Amîre Müdürlüğü
8- Payelilerinden Müftüzâde
9- İzzetlü merhum Es’seyyid İbrahim Edhem
10- Efendi hazretlerinin ruhuna Fâtiha
11- Sene 1275 Fî 13 Câ (19 Aralık 1858)

Saygılar.
26.04.2018

Kütahyalı Mekkelizade Gazi Müşir Ömer Rüşdü Paşa


1897 Osmanlı - Yunan Harbi'nin muzaffer ordusunun kumandanı Müşir (Mareşal) Edhem Paşa (sağda) ve bu ordunun kurmay başkanı (erkân-ı harb reisi) Kütahyalı Mekkelizade Ferik (Tümgeneral) Ömer Rüştü Paşa (solda).

Ömer Rüştü Paşa ve Edhem Paşalar bu harpten sonra artık "Gazi" unvanı almışlar, bilahare Ömer Rüştü Paşa da müşir yani mareşal olmuş, uzun yıllar Genelkurmay başkanlığı yapmış hatta "yaver-i ekrem" sıfatına haiz görülmüştü.

Seraskerliğin kaldırılıp Harbiye Nezaretinin kurulduğu 1908'de bu ünvanla meşrutiyet idaresinin ilk harbiye nazırı olmuştur. Doğruluktan şaşmamış, jurnal bataklığına saplanmamış, saray tarafından kendisinin karakteri bilindiğinden güvenilmiş ve hem istibdat, hem de sonraki dönemde kimse bu saygıdeğer kumandana hürmetten geri kalmamıştır. Cümlesine rahmet olsun.

26 Nisan 2018 Perşembe

Tarihi Mezarlıklarımız

Musalla Mezarlığından.
Ne yazık ki tarihi mezarlıklarımız acınası halde ve tüm tarihi mezarlıklarımıza hala definler sürüyor. Kendi elimizle kendi kültürümüzü yok ediyoruz. Örneğin bugün Musalla ve Sultanbağı Mezarlıklarında olduğunu bildiğimiz nice meşâhirimize ait kabir bugün ortada yok! Yazık değil mi? Biran evvel bu hatadan dönülmeli ve tarihi mezarlıklara her ne şartla olursa olsun definler durdurularak mevcut taşların bir katoloğu hazırlanmalı ve numaralandırılmalıdır. Ne yazık ki bugün Kütahya tarihi mezarlıklarında tümünün toplamı 500 eski kitabeli taş bile bulunmamaktadır. Selçuklu, Germiyan ve Osmanlı kültürü ile öğünen bir kent için acı değil mi?

Musalla Mezarlığından.
Öte yandan Musalla Mezarlığında bulunan taşlar üzerinde birileri çalışmış görülüyor. Taşların bazıları tebeşirlenmiş, bazılarının toprak altında kalan kısımları kazılmış ve bazı devrilmiş taşlar açığa çıkarılmış. Fakat özellikle devrik bazı taşlar gelişigüzel bırakılmış izlenimi verdi. Belki de öncesinde de öyle idi fakat etrafı temizlenince daha dikkat çeker hale geldi! Olabilir, vebale girmeyelim. Eğer bu bir çalışma hazırlığı ise veya halihazırda birileri bu kitabeli taşları çalışıyorsa çok memnun oluruz. Fakat buralarda yapılacak çalışmalar gel, etrafını aç, fotoğrafını çek ve sonra git, ardından metni yayınla şeklinde olmamalı. Paylaştığım örneklerde de görüldüğü üzere bu taşların hem numaralanmaya ve mezarlık içinde de kayıt altına alınıp korunmaya, hem de bazılarının ciddi bakıma ihtiyaçları var.

Lütfen tarihi mezarlıklara sahip çıkalım!