26 Nisan 2018 Perşembe

Tarihi Mezarlıklarımız

Musalla Mezarlığından.
Ne yazık ki tarihi mezarlıklarımız acınası halde ve tüm tarihi mezarlıklarımıza hala definler sürüyor. Kendi elimizle kendi kültürümüzü yok ediyoruz. Örneğin bugün Musalla ve Sultanbağı Mezarlıklarında olduğunu bildiğimiz nice meşâhirimize ait kabir bugün ortada yok! Yazık değil mi? Biran evvel bu hatadan dönülmeli ve tarihi mezarlıklara her ne şartla olursa olsun definler durdurularak mevcut taşların bir katoloğu hazırlanmalı ve numaralandırılmalıdır. Ne yazık ki bugün Kütahya tarihi mezarlıklarında tümünün toplamı 500 eski kitabeli taş bile bulunmamaktadır. Selçuklu, Germiyan ve Osmanlı kültürü ile öğünen bir kent için acı değil mi?

Musalla Mezarlığından.
Öte yandan Musalla Mezarlığında bulunan taşlar üzerinde birileri çalışmış görülüyor. Taşların bazıları tebeşirlenmiş, bazılarının toprak altında kalan kısımları kazılmış ve bazı devrilmiş taşlar açığa çıkarılmış. Fakat özellikle devrik bazı taşlar gelişigüzel bırakılmış izlenimi verdi. Belki de öncesinde de öyle idi fakat etrafı temizlenince daha dikkat çeker hale geldi! Olabilir, vebale girmeyelim. Eğer bu bir çalışma hazırlığı ise veya halihazırda birileri bu kitabeli taşları çalışıyorsa çok memnun oluruz. Fakat buralarda yapılacak çalışmalar gel, etrafını aç, fotoğrafını çek ve sonra git, ardından metni yayınla şeklinde olmamalı. Paylaştığım örneklerde de görüldüğü üzere bu taşların hem numaralanmaya ve mezarlık içinde de kayıt altına alınıp korunmaya, hem de bazılarının ciddi bakıma ihtiyaçları var.

Lütfen tarihi mezarlıklara sahip çıkalım!

Kütahya'daki Yunan İşbirlikçileri

Yunan fotoğraflarının altında yazana göre Kütahya'daki Türk şefler. Pozlara bakılırsa namıdiğer işbirlikçiler.

Soldaki fotoğraf daha evvel yerli Rum çete üyeleri diye paylaşılmıştı birkaç yerde. Fakat fotoğrafın altında yazana göre kişiler Türk!

Ön yargılarından kurtulmuş olarak işgal Kütahya'sı [komple il olarak genişçe] çalışması yapacak bir ciddi araştırmacı elbet birgün olacaktır diye düşünüyorum.

8 Nisan 2018 Pazar

Alo (Ali) Paşa'nın Kütahya'daki Akrabaları

Başlıkta Alo Paşa yazdığıma kızmayın. Zira burada daha evvel vakti zamanında hayatta iken kendisine Alo Paşa diye hitap edildiğini resmi evrak üzerinden paylaşmıştım. Geriye doğru tarama yaparak ulaşabilirsiniz. Camiye Alo Paşa Camii denmesi bir kinaye veya bilinçsiz bir sözcük değil yani.
 
Rumeli'nde eşkiya ile iş birliği yaparak devlete asi duruma düştükten sonra, daha evvelki serkeşliklerinde olduğu gibi bu kez affedilmeyerek 1798'de idam edilen Ali Paşa'nın kesilen başı İstanbul'da Topkapı Sarayı girişinde bir müddet sergilendikten sonra Anadolu yakasına götürülüp Karacaahmet'e gömüldü. Başına da vezirlere has kallavi kabuklu sade bir baştaşı konuldu. Muhtemelen aradan geçen yıllarda taşın yeri de değişti. Bugün bile yerinden oynatıldığı görünümü taşta dikkat çekmektedir.

1794 ve 1796 senelerinde iki defa Anadolu valiliğine getirilen Ali Paşa, kendisi daha sonra Rumeli valiliğine kaydırılmış olsa da hem cami vakıf meselesinden hem de Başbakanlık Osmanlı Arşivinden tespit ettiğimize göre Kütahya'da akrabaları yaşayagelmişlerdir.

Uzunçarşılı merhum Ali Paşa'nın kendi evladı olmadığından vakfının mütevelliliğini yeğeni Sinan Bey'e verdiğini ve Kütahya'da Sinan Bey arsası denilen mahalde vaktiyle Ali Paşa'nın bir konağı bulunduğunu yazmıştır. Fakat Osmanlı Arşivinde bahsettiğim evrağın başlığında bu Sinan Bey'den "Kürt Ali Paşazade Sinan Bey" şeklinde bahsedilmiştir. 1867 tarihinde de Bu Sinan Bey'in Hüseyin Hüsnü adında bir oğlu doğmuştur. Yani Ali Paşa idam edildikten 69 yıl sonra halen Kütahya'da akrabaları mevcuttur. Fakat bu Sinan Bey eğer çok ileri yaşlarda çocuk sahibi olmadıysa Uzunçarşılı'nın verdiği bilgi bir süre sonrasına ait olmalıdır. Zira cami 1797'de tamamlanmış, Ali Paşa da 1798'de idam edilmiştir. Bu tarihlerde tevliyet alabilecek yaşlarda olsa, bahsi geçen belgeye göre oğlu Hüseyin Hüsnü doğduğunda Sinan Bey 80 yaşlarının üstünde olmalıdır. Bu da düşük ihtimaldir. Belki ilk tevliyet Sinan Bey'in babasına aittir.

Sözün özü Kütahya'da Kürt Ali Paşa-zade Sinan Bey'in 1867'de doğan oğlu Hüseyin Hüsnü Efendi'nin günümüzde soyu devam ediyor olsa gerektir. Malumunuz yakın süre önce soy ağacı sorgulama hizmeti başladı. Hüseyin Hüsnü Efendi değilse bile çocukları yani baba adı Hüseyin Hüsnü olan kayıtlar çıkacaktır. Eğer bu aile devam ediyor ve bunun bilincinde iseler tanışmak, görüşmek ve hatta dedelerinin mezarı konusunda kendilerine bilgi vermek ve yapılabilecekleri görüşmek isteriz. Bu sayfa üzerinden mesaj yoluyla bize ulaşabilirler.

Fotoğraf: Hususi arşiv, Ali Paşa'nın mezar taşı.

Saygılar...

08.04.2018

5 Nisan 2018 Perşembe

Palanga Sokağı'nın Gizli Çeşmesi



Kütahya'da daha önceleri pek çok şimdi ise ancak unutulmuş kıyı köşelerde elle sayılcak kadar az kalmış olan çamaşırlıklardan biri de Palanga Sokak'tadır. Dikkatli incelendiğinde sonradan çamaşırlığa dönüştürülmüş izlenimi veren bu mekanda gayet nizami ve kitabeli bir çeşme bulunur. Eski fotoğraflardan anladığımız kadarıyla alt taraftaki mekan da bu yapılara dahildir. Zamanla çamaşırlıkların kullanım alanlarını yitirmesi sebebiyle bu mekan da boşalmış ve mahallelinin koruması sayesinde olmalı ki zira kapısında kilit var, bugünlere gelebilmiş. 

Kitabeli çeşme mekanın içinde olup ahar denilen ilave su haznesi de mevcuttur. Hemen önünde muhtemelen kullanım amacı bir tezgah gibi olan yükselti mevcuttur. Bu iç mekan günümüzde kilitli olduğunda ki bu günümüz şartlarında yadırganacak birşey değil, çeşmenin suyu ilkel fakat halis niyetle dış cephede yer alan çeşmeye aktarılmış. Ekte yer alan görsellerde de paylaştığımız eski fotoğraftan anlaşıldığı üzere dış cephede yer alan iki sonradan ilave çeşmenin her ikisi de daha önceleri akarken herhalde suyun azalmasından olsa gerek günümüzde biri iptal edilerek sadece diğeri akmaktadır. Kendi halinde bırakılmışlığı günümüzde hemen göze çarpsa da iç mekanın kısmen müdahalelerden kilitlenerek korunması, bu kitabeli çeşmenin günümüze kadar gelmesi noktasında faydalı olmuştur.


İç mekan fotoğraflarını ancak demir parmaklık dışından çekebildiğim için kitabenin çok net bir görselini almak mümkün olamadı. Bu nedenle kitabe metnini çeşmenin eski halinin fotoğrafını da aldığımız Mustafa Kalyon'un Kütahya'da Su Medeniyeti adlı eserinden kıyas ve kontrol ederek veriyoruz;


"Hüdâ ismin oku ol şifa olsun sana her su
Şehid olan Hasan ile Hüseyin aşkına ver su
Ehl-i irfân meşrebince kâs[?] edersen işte bu
Ey efendim şifa olsun nûş edersen işte su
Sâhibü'l-hayrât ve'l-hasenât Nazlıoğlu
El'hac Ahmed Ağa .... şeb [burası kitapta yanlış] dua oku.
Sene 1235"


Eksik bıraktığım kısmı Mustafa Kalyon "fihidur/niyedur" şeklinde okumuş lakin orada hem eksik bir harf bulunmakta hem de devamından anlaşıldığı üzere yanlış değerlendirilmiş.

Kitabeden çeşmenin Nazlıoğlu Ahmed Ağa tarafından 1819/1820 senesinde [H.1235] yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Hayratı karşılığında dua bekleyen Ahmed Ağa'nın bugün bizlerden himmet bekleyen çeşmesi Kütahya'nın eski pınarlarının elde kalanlarından sadece birisi. Bir öğrenci kardeşimiz Kütahya'nın kitabeli çeşmelerini bilimsel olarak çalışacak idi. Umarım bu çalışmanın akibetinden haberdar oluruz. Zira son derece eksikliği hissedilen bir çalışma. Umarım faydalı olacaktır. O çalışmaya kadar biz birer birer elden geldiğince bu gibi tanıtımlara ve dikkat çekmelere devam edelim.

Saygılar...
05.03.2018

3 Nisan 2018 Salı

Anadolu Valisi Cafer Paşa ve Kütahya'da Bulunan Eserleri


1578 ila 1582 seneleri arasında Anadolu valiliği yaptıktan sonra Rumeli valiliğine tayin edilen Cafer Paşa (d. ? - ö.1587); Kanuni Sultan Süleyman’ın (1494-1566) son silahtarı olup Sultan’ın son seferi Zigetvar’a katılmıştır. Başkapıcı, yeniçeri ağası, Anadolu ve Rumeli valilikleri ardından kubbe veziri olmuştur. Sokullu Mehmet Paşa’nın kızı ile evlendirilmiştir. Kütahya'da bulunan eserlerinden ayrıca İstanbul Eyüp'te türbesi, medrese ve mektebi bulunmaktadır.


Cafer Paşa, Kütahya'da en çok eser bırakan valilerdendir. Kendisine ait bugün ayakta olmayan fakat Evliya Çelebi'den bildiğimiz Zeryen Mahallesinde kitabeli, ayrıca Yeşil Camii yanındaki yine bugün kitabesi yitirilmiş birer çeşmesi, Çukur mahallesinde bir mescit (tespit gerektirmektedir.), Balıklı'da bugün ha yıkıldı ha yıkılacak halde himmet bekleyen bölgenin yegane Darülkurrası ve Büyüksaka'da 1579 tarihli bir camisi ve buralara ait vakfiyesi mevcuttur.


Ekte bulunan görsel kolajı Merkez Büyüksaka'da yer alan camiye aittir. Anadolu valileri görüldüğü üzere sadece merkez sancağa değil bağlı birimlere de ihtiyaç halinde vakıf eserleri meydana getirmişlerdir. Camii son derece bakımlı olup 1942'de minaresi eklenmiş ve son olarak 2005 senesinde Vakıflar tarafından restore edilmiştir. İç mekan süslemeleri son derece zevklidir. Yolunuz düşerse muhakkak ziyaret edip görmenizi salık veririm.


Ne yazık ki hayır sahiplerin olan Cafer Paşa'nın Balıklı Mahallesindeki Darülkurrası bugün özel mülk içinde kalarak kederli bir halde yıkılıp gideceği günü beklemektedir. Yukarıda da belirttiğimiz üzere bu yapının bölgede başka bir örneği bulunmamaktadır. Muhtelif girişimler olsa da şu ana kadar bu yapının kurtarılması yolunda olumlu tek gelişme, eserin kurumlarca iddia edildiğinin aksine bir vakıf eseri oluşunun tarafımızdan tespit edilen belgelerle kanıtlanmış olmasıdır.


Allah bugün eserleri ile anılan bu muhteremlere rahmet eylesin. Bizlere düşen hayır eserleriyle çoğu emsalinden ayrılan bu hayır sahiplerinin geride dua almak amacıyla bıraktıkları eserlere sahip çıkmak ve dualarımızı yollamaktır.


Saygılar...

03.03.2018