26 Ekim 2017 Perşembe

Kütahyalılar Yazı Dizisi: Germiyanzade Şeyh Seyfi Efendi

Takip edenler hatırlayacaktır, ara ara geçmiş dönemlerde memlekete hizmeti geçmiş Kütahyalıları tanıtmak için kısa biyografiler paylaşıyoruz. Bunlara bir yenisini eklemenin vakti gelmişti. Germiyanzadelerden Şeyh Seyfi Efendi ile devam edelim.

Seyfi Efendi, 1873' te (1289) Kütahya'da doğdu. Germiyanzade Şeyh Ahmet Fazıl Efendi'nin oğludur. İlk ve orta öğrenimini Kütahya’da tamamladıktan sonra İstanbul'a giderek Kara Mustafa Paşa Medresesinde bilgisini geliştirdi ve müderrislik icazeti aldı. Bir süre de Hukuk Mektebine devam etti ise de bitiremeden memleketine döndü. Millî mücadele sırasında Müdafaayı Hukuk Cemiyetinde yararlı hizmetlerde bulundu. Özellikle Birinci Dünya Savaşı sırasında Kütahya'da depo edilen silah ve malzemenin düşman eline geçmeden ulusal direnişe katılan kuvvetlere dağıtılmasını sağladı. Kütahya Belediye Başkanı iken TBMM'nin I. Dönemine Milletvekili seçildi. 23 Nisan 1920'de meclisin açılışında hazır bulundu. Mecliste Şer'iye ve Evkaf Komisyonu ile İrşad, Dilekçe ve Sağlık ve Sosyal Yardım komisyonlarında çalıştı. II. Dönemde de meclisteki yerini korudu. Dönem içinde hastalanarak izinle ayrılması nedeniyle etkinliği kalmadı. Kütahya'da 9 Nisan 1925'te vefat etti. Evli olup iki çocuk babası idi. 25 Haziran 1927 Tarih ve 1161 sayılı kanunla kızı ve oğluna vatanî hizmet aylığı bağlanmıştır. Mecliste Şeyh Seyfi Efendi olarak anılırdı.

Seyfi Efendi'nin kabri konusunda bir malumat edinemedik. Bu vesileyle Milli Mücadeleye mebus olarak katılmış bu hemşehrimiz üstünden tüm o fedakarane hizmetlerde bulunmuşları hayrla anmış olalım. Cümlesinin ruhları şâd olsun.

Saygılar... 26.10.2017

Fotoğraf: Şeyh Seyfi Efendi (FFT Arşivi)
Kaynak: Türk Parlamento Tarihi

13 Ekim 2017 Cuma

Mesileri İle Ünlü Kütahya'dan Bir Hoş Anı: Müderris Bahçesi

Müderris Bahçesi - m. 1911
Öncelikle bu fotoğrafı bize ulaştıran Sinan Mete'ye teşekkür ederiz. Kütahya'nın bilindiği üzere mesileri meşhur imiş. Halk toplanır güle eğlene belirli günlerde belirli mesire alanlarında toplanırmış. Bu adetler zamanla yitip gitti ne yazık ki. Bu belirli günlerden birisi de Hızır Günü, Rûz-ı Hızır veya bizde daha bilindik adıyla Hıdırellez günü idi. Hıdırellez gününün kutlanma kökeni hakkında Mezopotamya kökenli bir ritüel olduğu ve İslam öncesi Orta Asya kökenli bir ritüel olduğu yönünde görüşler mevcuttur. İslami inanışta da o gün Hızır ve İlyas peygamberlerin yeryüzünde bir araya geldikleri gün olarak bilinir. Nevruz'un da habercisidir.

Eski mali takvimle 23 Nisan, yeni takvimle 6 Mayıs'ta kutlanmaya devam edilen Hıdırellez eskiden ilimizde Müderris Bahçesinde kutlanır imiş. Müderris Bahçesi bugün aynı adla anılan mahalle dolaylarında Gökçimen Parkı ila Huzur Evi arasında devam eden Beşikkaya Caddesi dolayları olarak tarif edilebilir. Ekte paylaştığımız fotoğraf işte bu Müderris Bahçesinde yapılan bir Hıdırellez kutlamasına ait. 23 Nisan 1327 yani 6 Mayıs 1911 tarihli muhteşem bir fotoğraf. Fotoğrafta tam seçilmede de bir çeşit oyun oynanmakta yahut bir hazırlık yapılmakta. Diğerleri de bu yapılanları takip etmekte. Fotoğrafın altında 2 parç halindeyken bizim derleyerek bir araya getirdiğimiz yazıda;

"327 senesi Nisanının 23'üne müsadif rûz-ı Hızır'da. Kütahya: Müderris Bağçesi", yazmaktadır.

Mesire demişken Sayın Şükrü Atakan'ın 7 Aralık 2015 tarihli Yeni Kütahya Gazetesinde "Mesire Yerlerimiz" başlıklı yazısından Müderris Bahçesi bölümünü burada paylaşmak uygun olacaktır:

"Hıdırellezden (6 Mayıs) sonra ilk Pazar günü Gökçümen semtindeki (Özbekistan’dan gelen Türk’lerin yaşadığı semt) Müderris Bahçesi günüdür. Bir gün evvel Hıdırlık’tan kuru ot veya hasır yakmakla (buna geven sallamak denir) ilan edilir. Çarşılarda da tellal “Nazilli basmaları giyilsin, börekler çörekler tellensin, yarın Müderris günüdür, hanımlar beyler eğlensin” diye maniler söyleyip halkı davet eder. Sabahın alaca karanlığında Müderris Bahçesine Kütahya’nın her semtinde yaşayan komşu kadınlar evlerinden çıkarak toplu halde buraya gelip ağaçların altında gruplar halinde yer tutarlar. Bir gün evvel salıncaklar kurulmuş, atlı karıncalar, dönme dolaplar hazırlanmış, macuncu, şekerci, dondurmacı, simitçi ve diğer satıcılar yerlerini almış olurlardı. Her evden burası için en nefis yemekler yapılır, kuzu kızartmaları, dolmalar, börekler, helvalar yenirdi. Gökçümen halkı bu gün için hazırladıkları meşhur Gökçümen hamursuzunu, haşhaşlı katmer böreğini misafirlere dağıtırdı. Bunlar günün yiyeceklerine önem ve özellik katardı. Genç kızlar, kadınlar düğünlerde giydikleri en güzel urbaları giyer, ziynetlerini takıp takıştırıp gelirdi. Oğluna kız arayan analar müstakbel gelin adaylarını burada seçerdi. Kendilerine yavuklu arayan delikanlılar uzaktan da olsa burada peylerdi. İp canbazları, hayvan göstericileri, hokkabazlar güne neşe katardı. Aynı gün bazı erkekler Beşikkaya ve Aksu’da demlenirlerdi. Tüm bu etkinliklere girer iken orada görevli bahçevanına “duhuliye” denilen ücreti öderlerdi."

İşte böyle. Eski Kütahya'dan bir sıcak hikaye. Fotoğraf için Sinan Bey'e ve mesirelerimiz hakkındaki yazısı sebebiyle Şükrü Bey'e teşekkürler. Bu verilerin bir kitap halinde toplanması ilimiz kültürü açısından son derece olumlu olacaktır. Kütahya mesireleri, efsaneleri, eski ve meşhur konakları, namlı aileleri, eski mahalleleri ve adları gibi veriler ölümsüz bir eser meydana getirecektir. Umarım bu devre ait son hatıraları hafızlarında saklayanlar da yalan olmadan birileri bu işe el atar.

Saygılar... 13.10.2017

12 Ekim 2017 Perşembe

Yenmeyen Tavuk

Orgeneral Asım Gündüz'ün hatıratından bir bölüm. Sakarya Harbi esnasında yaşanmış bir ibretlik olay. Bu mübarek vatanın ne şekilde kurtarıldığını ve halaskârânın ne kadar büyük insanlar olduğunu göstermesi açısından muhteşem bir örnek. Buyrunuz;


11 Ekim 2017 Çarşamba

Mimar Sinan Eseri Lala Hüseyin Paşa Camii


Kütahya'da Mimar Sinan eseri olduğu düşünülen tek ayakta yapı olan Lala Hüseyin Paşa Camii üzerine birkaç kelam.

Geçenlerde yaptığımız ziyarette 4 nokta dikkatimizi celbetti. Bu olumsuz hususları sizlerle paylaşmak istiyoruz.

1- Avkudaki, fotoğrafta da görülen tarihi şadırvan harap halde kaderine terk edilmiş görüntüsü veriyor.

2- Abdesthane tarafında bulunan Kütahyalı şair ve eşraftan Delilbaşı Ömer Talib Paşa'nın kabri toprağa gömülmüş halde ve lahit ekleri birbirinden ayrılmak üzere. Başucunda herhangi bir bilgi levhası yok.

3- Tarihi camiye ana kapıdan girdikten sonra o da nesi, bir elektrikli kayar kapı! Çok yakışmış ve cuk oturmuş!!!

4- Mihrab ile vaaz kürsüsü arasındaki (mihrabın solu) duvarda ciddi bir çatlak göze çarpıyor ki en önemlisi de bu.

Sizin de dikkatinizi çekiyor mu bilmem. Restore edilen camiler veya diğer yapılar 10 yılı ya dolduruyor ya doldurmuyor tekrar restorasyona giriyor. Her defasında da özgünlüğünden çok şey kaybediyor. Zaten restorasyonu kimler yapıyor, hangi şartlara dikkat ediliyor ve ne şekilde denetleniyor oralara hiç girmiyorum. Yollarımız gibi aynı. Her sene bir kat daha zift! Bu tarihi yapıların bağlı olduğu kurumlarda ve ihaleleri alan firmalarda ciddi manada yetişmiş insan problemi olduğunu düşünüyorum. Bilmem katılır mısınız...

Saygılar... 10.10.2017

Kitap Tanıtımı: Milli Mücadele'de Zor Yıllar (1919-1922) Tavşanlı - Emet


Sayın Ahmet Öztürk tarafından kaleme alınan eser, Köycüler olarak da bilinen hareketin mensuplarından Dr. Fazıl Doğan (d.1892 - ö.1951) ve Dr. Reşit Galib Baydur (d.1893 - ö.1934)'un günlükleri (bazı başka günlük metinleriyle desteklenmiş) üzerinden Milli Mücadele döneminin Emet ve Tavşanlı merkezli bir anlatımını yapıyor. Emet ve Tavşanlı havalisinde Kuvâ-yi Milliye hareketi, düzenli orduya geçiş, Simav olayları, Kütahya'daki ahval ve uygulamalar bu günlük satırlarından öğrenilebilmekte. Kitapta bir temenni olarak geçen Dr. Fazıl Bey'in Emet Günlüklerinin yayınlanması konusunda umarım bir el uzanırda bu temenni gerçek olur. Kitabın temini noktasında şuan sorun yaşanmaktaysa da ilimiz kütüphanelerine müracaat edilebilir. Mustafa Yeşil Kütüphanesinde ilgili eserin bulunduğunu biliyorum örneğin. Milli Mücadele safhasına yerelden bir bakış sunması açısından eserin önemli olduğunu düşünüyorum. Okuduğum nüshada o kadar yerin altını kırmızı kalemle dikkat çekmek için çizdim ki anlatamam. Bu sebeple Ahmet Öztürk'ün gerek bu ve diğer eserlerinin yeniden basılmasına yardımcı olunması, gerekse örneğin Sevinç Sezengöz Hanımın yazmış olduğu "Milli Mücadele Döneminde Kütahya ve Birinci Meclis'te Kütahya Milletvekilleri, Siyasal Görüşleri ve Hizmetleri" adlı tezi gibi değerli çalışmaları ilimiz neşriyatına kazandırmak önemli bir hizmet olur. Milli Mücadele dönemi hakkında yazılan ve çizilenlerden bazıları bir kesimi, bir bölgeyi veya birilerini rahatsız edebilir. Fakat bu durum neşriyata engel olmamalıdır. Aksine bu alanda yapılacak yeni çalışmalar yenilerine perde aralayacak ve en doğru bilgiye ulaşmak yolunda bir merdiven görevi yapacaktır. Milli Mücadele dönemi konusunda yakın zaman önce Kütahya Belediyesinin yapmış olduğu birkaç yayını saymazsak ne kadar zayıf olduğumuz ortadadır. Bu nedenle bu gibi eserlere sahip çıkılmalı ve yayınlanması noktasında yardımcı olunulmalıdır şahsi kanaatim.



Saygılar.. 09.10.2017

Fotoğraf ve ekte paylaşılan medta: Edebya